5 Ocak 2015 Pazartesi

Yeni Yılda Dönüşmek Üzere..!

“Sağlık.. Mutluluk.. Aşk.. Bolluk.. Bereket.. Kazanç.. Sevmek.. Sevilmek.. Kazanmak.. Barış.. Güzellik.. ve dahası….”
Tanıdık geldi, değil mi? Bana da sürekli aşina bu terimler.. Çok da iç açıyor, huzur veriyor söylenince bile. Belki benim de yineleyeceğim gibi birçok sevgi dolusu insandan böylesi sevgi dolu dilekleri alacaksın. Ne hoş! Tam da bunlar kafamın içinde yürüyüşe çıkmışlarken, “Peki” dedim, “Neden bunları 2015’ten bekliyoruz? 2015’in bizim üzerimizdeki sorumluluğu da nesi?” Derken şöyle bi cevapla karşılaştım yine zihnimin köşebaşında, “tabi ki 2015’ten değil sedoşum, gelecekten bekliyoruz!”.. Geleceği yaratma gücü “şimdi”mizdeyse ve dünün geleceğini tam da şu anda yaşıyorsak, böylesi büyük bir görevi ve topu 2015’e atmak sence de görev bilincinden kaçmak değil midir? Alışılageldik bir gelenek oldu tabi, aynı dilekleri de 2014’te hatta onlarca yıllardan beridir de istemiyor musun? Demek ki zaman şimdiki zaman. Harekete geçme zamanı nefes aldığın da şimdiki saniye hatta salise. Yoksa ne güzel olurdu ki rahat koltuğumuzda uzanıp, gelsin dilekler, gitsin istekler.. Ben de isterdim hani :P
Bir yılın adı daha değişiyor.. Anının adı farkedemediğin her salise boyunca değişiyor. 15 dakika önce hissetiğin bir duygunun tam da aynısını hissedebiliyor musun bakalım tam 15 gün sonra? Bazen ne yediğimi bile unutuyorum gerçi.. İstiyoruz ki, ben de dahil; biten ajanda yaprakları gibi sömürünce eskisini, yepyeni bir ajandaya sahip olmanın taptaze yenilik kokusu.. Umutlandırıyor değil mi? Resetlenmiş bir sene, yazılacak tertemiz sayfalar.. Hor kullanmasam bari yapraklarımı mı diyeceksin, yoksa dibine kadar yaşayacağım, boş santimetre bırakmayacağım sayfalarımda, kimi an gelecek de kendimi ve sayfalarımı dinlendireyim mi diyeceksin? Seçim senin, seçim benim, bizim..
Nefes alabildiğimiz her ana şükrederek; tüm dileklerimizi gerçekleştirebilme potansiyelimizin farkına varabilmemiz, her anımızı dibine kadar yaşayabilmemiz, sevdiğimiz can’larımızla aynı yaşam dilimini paylaşabilmemiz dilekleri de benden naçizane, adetimiz olacaksa yerini de bulsun :)
Yeni yılda da tıpkı her anımızda yapabileceğimiz gibi “dönüşmek üzere”!!!

Halatları Topla Kaptan! Yolculuğumuz Başlıyor..

Yola çıkmak.. Yeni maceralara atılımın, karşı konulamaz hızlanan kalp atışını duyumsamak.. Ritminin yükselmesiyle doğru oranda bastıralamaz heyecanı izlemek.. Taşan enerjinde bir kez daha mutlu olmak.. Sonra bir kez daha.. ve serüveninin kaptanı olmayı üstlenmek..
İşte başardım! Kaygısızca.. kayıtsızca.. duyarlılıkla.. sabırla.. Dostlarımın "e hadi artık, taşkınını bastırma, akıt gitsin!" demesiyle dürtüklenen yürek, baskı ya da ısrar sonucu değil; sürekli erteleme miskinliğiyle savaşa girerek galip geldi! Teşekkürler Hande! :) Bu dürtükleme bitmedi elbet.. Asıl sıra isim bulmaya geldiğinde erteleme miskinliğim devreye girerek kollarımdan aşağı çekti.. "Sanki adın belli?! Şimdi n'apacaksın yüksek enerji seni?" O zaman işte tam da fark ettim ki, isim bulma zorunluluğundan ve belli anlamların arkasına saklanma korkaklığımdan işte bir kere daha yüzleştim miskinlik ve bu sefer onun dostu olan korkaklığımla.. Azimli bir kararlılıkla "Hey! Yetti artık sizi dinlediğim.. Bana ait olduğunu hissettiğim bir isim bulacağım elbet!" dedi yürek ve devam etti. Tabi bu sefer dost, abla, kuzen, eş, yoldaş herbirinin beynini  yiyerek, sabrını zorlayarak. Neler çıkmadı ki? Mesela "Hokus Pokus" olacaktım, paylaşımlarımla sihir etkisi yaratıp, asıl sihrin senin-benim-bizim olduğumuzu gösterecektim.. Hah tamam işte dedim, sonra iç ses "cık! bu senin değil" deyiverdi, soğudum.. Sonra "Cadı Kazanı" dedim heyecanla, iç ses"seni tembel teneke.. hemen atladın bizim kızlarla toplaştığımız (Özgem'in anı deposu evi) yer etiketi adımıza :)". Daha neler neler.. Parlak bi fikir geldi ki bi kaç dostu arayıp ben akıllarına ilk geldiğimde aklına gelen ilk kelime.. "Dost" çıktı "Melek" bile çıktı :) Teşekkürler Deniz! (estağfurullah tabi ama hoşuma gitmedi de değil hani).. Bu böyle olmayacaktı. Derken vapurla izlerken güzelim denizi ve onun bende yarattığı etkisini hoooop işte benim isim düştü içime "SEDATİF ETKİ".. Derhal sevdim adımı.. Sedasyon yaparken gönüllere akacaktım.. Ya da sadece ben kendime akacaktım, ne farkeder.. Acaba doğru mu hatırlıyorum diye baktım ki, giderek daha da sevdim:
"düşük dozda kullanıldığında gerginlik ve bunaltıyı (anksiyete) gideren, duygu ve davranışlarda yatıştırıcı etki sağlayan, yüksek dozda ise bilinç bulanıklığı ve uyku veren ilaçların genel adıdır" - Viki Abi
"Sedasyon, kısaca sakinleşme ya da gevşeme olarak ifade edilir. Psikomotor tepkilerin normal sınırların altına düşürülmesi veya çeşitli dış uyarılara karşı gösterilen çok aşırı tepkilerin normal, kabul edilebilir sınırlar içine çekilmesidir. Örneğin; her hangi bir sebeple morali bozulan kişinin, çayın demini beğenmeyip çay bardağını yere fırlatması gibi bir ruh halinde olan kişiyi normal sınırlar içine çekmek gibi… " - Sağlık Rehberim 
:) Bu örnek çok hoşuma gitti. Amaç çayını beğenmediğin için çay bardağını yere fırlatmana engel olmak değil, ama inanırsak olur bence (di mi İlknur?) Beklentim, kaygım ya da yargım olmadan artık vakti gelen, ne erken ne de geç olan, içsel dürtülerimi paylaşmak.. müzikle olur, yazıyla olur, fotoğrafla olur, resimle olur.. Olursa olur, olmazsa çay demleriz :) Arşivlenir de kendimi okurum yeniden, fena mı?
İşte yolculuk hikayemin eşyalarımı valize tıktığım ve kendimi yola hazırladığım kısmı.. Halatları çözüyorum.. Sen de hazır mısın?